Bu Blogda Ara

30.8.12

DEV ADAM...

Bir bayramın hüzne bulanış hikayesidir bu…
Bir adamın en kutlu günde vazgeçişidir ömürden…
En sevdiklerini kurtarmak için koşuşudur sonsuzluğa…
Bir dalgalı denizde, kocaman bir yüreğin son nefesini verişidir…
Dev adamın yok oluş öyküsüdür…
Birbirinden hızla uzaklaşan hayallerin özrüdür…
Oraya buraya kaçışıdır bütün umutların…
Bir bayramın hüzünle buluşmasıdır…
Bir bayramın hüzne bulaşmasıdır…
Dev adamın, geride kalan tüm bayramları yanında götürmesinin hikayesidir bu…
Bir daha asla göremeyecek olmanın…
Bir daha asla duyamayacak olmanın…
Asla sarılamayacak kadar uzakta kalmanın…
Bir ölmenin hikayesidir bu…
Bir gidip de dönmemek…
Bir ölüp de gitmemek…
Hala o dalgaların ardından dev adamın geleceğine inanmak…
Ve her fırtınada onu aramak…
Bir bayramın hüzne bulaşmasıdır onun hikayesi…
Her bayramın hüzne karışmasıdır…

13.8.12

BİR BEKLEYİŞ...

Bir anda gidişinin ardından geçen uzunca hüzün ve her gün batımında dönmeme ihtimalinle yüzleşmeye alışmış kabullenişlerimleyim…
Ayaklarım yerden kesilirdi ya hani, şimdi bir zımba gibi kaldırımlar, dibe çekerken beni…
Hala sana ağlatıyorum gülüşlerimi…
Sevdiğin ne varsa üstüme kaldı senden sonra… Asla unutulmadı ve kimse dokunamadı…
Sadece benimle kaldı…
Bildiğim ne varsa bıraktığın kadardı…
Gülüşünün izleriyle çınlarken yer gök, hayatım ellerini bir uzatışına bağlıydı…
Çok ağladım; duymak için çırpınırken, senden kalan ayak seslerini…
Gelişine hazır, gidişine nemliydi ömrüm… Ellerindeydi…
Sendeydi çıkmazlarım, sen o yolların en sonundaki barınaktın…
Şimdi bunca beklerken ve yıllarca özlemişken seni, ellerinin dönüşüne adıyorum yitik sevinçlerimi…
Terk edilmiş bir balıkçı kahvesi sessizliğindeyim…
Bir suni teneffüs anı kadar çaresiz, bir ölümü kabullenmek gibi beklemek gelişini…
Çünkü hala senin sevdiğin kadar bütün bildiklerim…
Döneceğin geceye saklıyorum son nefesimi…

18.12.11

YOL

Bugun o sokakta karsilastik.. Eskilerde bizi birlestiren o kaldirim kenarinda... Adinin-soyadinin ilk harflerinden ve ucun katlari sayilardan olusan araba plakandan tanidim seni... Yolda kalakalmistin, gozlerim o sayilara takili durdugu anda... Cabucak gectim yol verdikten sonra sen... Tipki bana daha once de yaptigin gibi... Cabucak cekildim yolundan, sen bana git derken... Boyle defalarca karsilasmalarimizin uzerinden uzun zaman gecmisti... Goremedim o yalanci yuzlerinden hic birini bugun... Kimbilir hangisini takmistin bu kez... Gormedim... Biliyor musun, bakmak bile gelmedi yuregimden... Inse, konussa dedim icimden; kosmaya baslarim... Kacarim... Hizlandi adimlarim ister istemez... Saklamak istedim kendimi senden ve icindeki kotuluklerden... Cok yol aldim cunku seni silebilmek icin yuregimin yollarindan... Butun onume cikislarin aciydi, husrandi... Tum tekrarlarinin sonu gibi, bu da bir kandirmaca olacakti... Kacirdim kendimi yolundan... Bir sure durdun, biliyorum ki ardimdan baktin... Bense, kosar adim senden uzaklastim...
17 aralik 2011

18.11.11

anne'n ve anne'm

Sen hep annenden konusurdun...
Annen gibi bir kadindi yaninda olmasi gereken...
Onu arardin her bakista...
Onun gibi yemek yapilmali sana, onun yaptigi gibi oksanmaliydi yalanci saclarin...
Annen icindi yaptigin her sey...
Annenin mutlulugu, huzuruydu hayatin...
Uzulmemeliydi...
Meraklandirmamaliydin onu...
Cocuk olurdun onunla her konusmanda...
Oyle sicakti ki taktigin maske,
Annen olmak isterdim cogu zaman...
Kimse uzmemeli, kimse kirmamaliydi onun oglunu...
Onun cocugu icin yaratilmis olmaliydi tum dunya...
O cocugun olmaliydi butun oyuncaklar...
Senin annen hak etmeliydi en beyaz haberleri cocugundan gelen...
O duymaliydi en icinden gelen sevinc gozyaslarini...
Bu yuzden onun disindaki butun kadinlara dusmandin...
Korkardin oldurdugun kadinlarin annene benzemesinden...
Hic bir delil birakmazdin bu yuzden giderken...
Bencildin...
Yeryuzunde bir tek senin annen kalmaliydi...
Sadece o mutlu olmaliydi...
Baska annelerin feryatlarini duymazdin...
Dunya uzerinde kendinden baska mutlu cocuk birakmazdin...
Tarafindan son oldurulen bendim...
Bazen dusmanin, bazen ona benzeyendim...
Yok etmistin beni...
Ona benzeyen hic kimse kalmasin diye...
Oyle senindi ki butun dunya...
Farkina bile varamadin...
Benim de bir annem vardi
Sen bunu hicbir zaman anlayamadin...

14.11.11

DUA!

Biliyor musun?
Hep, bir kızın olsun diye dua ediyor olacağım…
Seni örnek alsın, senin gibi adamlar tanısın diye…
Senin gibi biri yüzünden;
Doğduğu gün ölsün… Gün geçtikçe siyaha dönsün hayatı…
Sen ona her “ağlama” dediğinde aklına beni getirsin o en gerçek yaşlar…
Ona her baktığında, yıktığın hayatlar gelsin aklına…
Kızınla yaşa o yıkıntıları toplamanın ne demek olduğunu…
Onunla birlikte aramak zorunda kal bıraktıklarını…
O, “neden?” dediği her an, utan geçtiğin hayatlardan…
Hatırla ve pişmanlık duy…
Ve ona dikkatlice bak…
Hayatında ilk defa bakmakla görmenin arasındaki farkı algıladığın an olsun o…
Acıyı görebildiğin o an, bil ki can çekişmek aşktan değil, aşkı duymayandandır…
İşlediğin günahlar yakana her yapıştığında, sarıl kızına…
Özür dile…
Onu, ağlamaya ve sessiz kalmaya mecbur bıraktığın için…
Dünyaya bir enkaz getirdiğin ve onu hayal kırıklığının ortasına attığın için…
Yaşadığı her şeyin, bir yerlerde işlediğin günahlardan kaynaklandığını ona hiçbir zaman anlatamayacağın için…
Ardından edilen duaların tohumu olmak zorunda kaldığı için…
Hep, bir kızın olması için dua ediyor olacağım…
Seni sevdiğim ya da nefret ettiğim için değil,
Günün birinde beni anlaman için…







2.11.11

VASİYET

Acısız bir ölüm şekli seçmeliyim kendime.. Acısız ve kurtuluşu imkansız bir ölüm olmalı bu.. Bir anda ve sessizce olmalı gidişim.. Vedasız, dönüşsüz, tek yön bir bilet gibi ve gerçek.. Toprağında aşk tohumları yeşeren bir mezarım olmalı.. Ve bu yarım kalmışlık artık son bulmalı..
Bu hayattan sonsuza dek çekip gitmeliyim.. Arkamdan ağlamamalı kimse ve belki de bilmemeli sevdiklerim gözlerimi kapadığımı.. Çekip gitti süsü vermeliyim çok uzak şehirlere, dönmemek üzere… üzülmesin diye kimse..
Bir tek sen bilmelisin artık nefes almadığımı, sensiz boş gelen o dünyada var olmadığımı ve gerçekten nasıl ortadan kaybolduğumu. Bir günü bir yıla eşdeğer kılan aşkının verdiği hüznü ancak ölümle sonlandırdığımı. Yokmuş gibi davrandığın her anın aslında ölümden farksız olduğunu. Aşkından geçmeyi beceremeyen zavallı “ben” in sadece bu yolla senden kurtulduğunu.. Ve ona başka bir  yol bırakmadığını.
Arkamdan sadece sen gözyaşı dökmelisin.
Ve ben ne yaşadıysam hissetmelisin…
Önce  hiç haber alamamalısın benden, garipsemelisin bunu. Merak edip aramalısın.. Ulaşamadığını görünce şaşırmalısın.. Vedasız gitmeliyim senin gibi.. Gerekçesiz, hesapsız, acımasız ve sonsuz olmalı gidişim.. Gecelerce kan kusan yüreğim, gözyaşlarınla ölümsüz olmalı. Başlattığın oyunun, “perdesini kapatamadan” devam etmelisin yoluna. Korku dolu hayatına bir bıçak gibi saplanmalı gerçekler... Son bir defa gözlerinden beni mahrum bırakan sen, ömür boyu beni göremeyecek olmanın pişmanlığını yaşamalısın. Resimlerime her baktığında çığlıklarını duymalıyım bir yerlerden o pişmanlığın.. Tıpkı benim gibi senin de içinde kalmalı söyleyemediklerin. Anlamalısın çığlıklarımı duyuramamanın ne hissettirdiğini  ve engellenmenin içimi nasıl kemirdiğini.. Adım her geçtiğinde sızlamalı içinin en kuytuları. Bana benzetmelisin gördüğün herkesi ve olmadığımı fark ettiğin her an, vurmalısın o güzel başını duvardan duvara. Her hücren hissetmeli eksikliğimi ve özlemelisin delicesine.  Tam unuturken, bir şeyler hatırlatmalı yokluğumu.. Bir resim, bir şarkı, bir koku, bir çocuk ya da bir anı derinlerden çıkıp gelen. Çıldırmalısın sesimi bir kere duyabilmek için ama elinden hiçbir şey gelemez olmalısın.. Beni hayal ederek sarılmalısın bir başkasına, ben olmadığımı anladığındaysa titremeli her yanın acıdan. Her uyandığında sırf nefes alabilmek uğruna, benmişim gibi yastığına sarılıp onunla konuşmalısın. Ağlamak isteyip ağlayamamalısın, tüm yaşlar sol tarafında birikip tıkamalı nefesini. Konuşmak isteyip duyuramamak, görmek isteyip cezalandırılmak yıkmalı seni de. Gururun, onurun ve bütün vazgeçilmezlerin alınmalı aşk tarafından ayaklar altına..  Kendini anlatmak isteyip de susmak zorunda kalmak bitirmeli yaşam sebeplerini.. Haykırmak isteyip de tenha, bensiz tek bir yer bulamamak, kanatmalı tüm gençliğini.. Burnundan getirmeli hayat bütün verdiklerini.. Adımı sayıklamalısın sen de benim yaptığım gibi.. Dua eder gibi ezberlemelisin ismimi.. Her tekrarında daha çok atmalısın içine heceleri.. Hayalini kurmalısın yok yere boş yere benimle ilgili her şeyin.. Elini çekmeli senden de hayat, bırakmalı bir başına seni de aşk..  Uzaklara gitmek isteyip gidememeli, geçtiğin her yeri hüznünle kabusa çevirmeli ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına emin olmanın verdiği sızı, seni de ağlatmalı.. Çaresizlik… Senin de yakana yapışmalı… Bir an olsun unutamamalı, dokunamamalı, içinden atamamalısın beni ve hesap verememelisin bütün bunlar için kendine… TIPKI BENİM GİBİ…
Geri döndürmek istemelisin yaşanan her dakikayı..
Her şey için çok geç olmalı…
Üzerime attığın mevsimlik aşk tohumları, yattığım yerde yeşermeli artık..
Bir ömür gözyaşlarınla sulamalısın onları..

ÇATIŞMA

Birer  yaz ve kış çatışmasıydık seninle. Ben yaz çocuğuydum, sense kış..
İlk kışın soğuklarıyla harmanlanmıştı sonbaharın. Kasım yağmurları uğurlarken seni, bembeyaz taneler selamlıyordu kimi zaman.. Ruhunda siyah vardı mevsimin gereği, beyaz nadiren uğrardı.. Asiydin, yaprakların dökülmezdi ama sararırdın ilk yağmurlardan sonra. Güçlü, inatçı ve dik dururdun tüm koyu renklere rağmen. Acımasız bir yanın vardı yazı reddeden.. ve reddetmekten vazgeçmeyen inatçı yağmurların… yerini soğudukça döktüğün buz tanelerine bırakan..
Bense sarının ve sıcağın, maviyle çatışmasıydım. Sarı ısıtır, mavi üşütürdü güneşimi. Şeffaf, suskun ve sakin denizim, coşardı kimi zaman yaz yağmurlarıyla.. Senin mevsiminden bir parçaydı o yağmurlar, renklerini müjdeleyen. Damlaların büyüsü kimi zaman alıp götürürdü güzel renklerimi derin mavilere ve geri getirmezdi.  Mavilerim coştukça, ruhumu sıcak kaplardı, beni ısıtırdı.. Siyahı bilmezdi, güçsüzdü benim mevsimim. Yenik düşmeye ve renklerinden vazgeçmeye hazırdı, yağmurların uğruna.  İlkbaharın yeşilleri uğrardı kimi zaman dallarıma.. Ama çok az kalmıştı artık sonbahara..
 Senin koyu renklerinle benim güneşim birleşir, sakinleşirdi mevsimlerimiz.
Soğuğun ve sıcağım bütünleşirdi. 
Vazgeçerdin, engellerdi dalgalarım seni... Korkardın, beyazımdan verirdim sana, yumuşardı yüreğin.. Ürkütürdün siyahınla, ısıtırdım renklerini.. Buz tanelerin vururdu sıcağımı, güneşim itiraz ederdi.. Siyahtın, mevsimim seni içine çekerdi..
İnanırdım, siyahınla süslerdin hayallerimi.. Isınırdım, buz tanelerinle üşütürdün yüreğimi.. Cesaretim vardı, alıp götürürdü sonbahardan kalma yağmurların teker teker herşeyi.. Umutlanırdım, alırdı ellerimden soğukların bütün renklerimi..
Birer yaz ve kış çatışmasıydık seninle.. Sıcak ve soğuk.. Siyah ve beyaz..
Yaz bitti… Kışa çok az kaldı..
ipek sindelışık