Bu Blogda Ara

17.8.11

HÜZÜN'DAŞ

Gözlerinde hüzün vardı. Tanıdıktı gözyaşlarının bıraktığı izler. Sana her baktığımda, bir yapbozun eksik parçası gibi yer edebilirdi bakışlarına bakışlarım.. Yaşamıştın siyahı, yabancı değildin dünyama.. Bütün anlamların buradayım diyordu göz kapakların açılıp kapandığında.
Sakindin, olgundun ve ayaktaydın her şeye rağmen.. Gizlemeye çalıştığın hikayelerin vardı başlıkları ağır.. Acıyla başlayıp hiç bir yerde bitmeyecekmiş gibi uzun süren hikayelerdi onlar.. Ne zaman sonuç bölümüne gelmek istesen, verdiğin kararla kalakalıyordun sanki  elinden bir şey gelmeyerek sen de..
tanıdıktı sanki hüzünlerimiz, iki defa yaşanmıştı ve tamamlıyorlardı birbirlerini..
Gözlerinde hüzün vardı.. Çok uzak yollardan gelmiş, kalabalığın içinde yalnız ve yarım kalmış.. Hep bir tamamlanmamışlık, hep bir yaşanamamışlık soluyordu nefesin..
Baktığın yerlere sürdüğün gözyaşların, benimkilerin çığlığıyla buluşurken, hissedebiliyordum.. Acıyordu için.. Saklı ama kolay çözülebilen, gizli ama anlaşılabilir, görünmez ama hissedilebilir acıların vardı bir yerlerinde..
Fark ettirmemeye çalışsan da, bakıyordun.. Baktığında her şeyi anlatıyordun..
Hüznünde kendimi buldum.. aradığım her eksik parçanın tamamlanmış haliydi bıraktığın bakışlar..
kalbinin odalarından birinde sığınmak isteğindeydi ruhum.. paylaşmalı, ağlamalı ve ortak olmalıydı hüzünlerimiz..
aynıydı acılarımız, sonu olmayacaktı son nefese dek.. aynı karelerin hayalini kurmaya alışıktı özlemlerimiz ve dokunduğu duygu fırtınasının dinmesi imkansızlıklara çıkıyordu..
tüm kapılar kapalıydı ışık geçirmiyordu açık yaralar..
Gözlerine baktığımda hüznümde senden bir parça buldum.. Benziyordu hayatın hayatıma, farksızdı eksikliklerimiz. Tüm çatışmalar el ele yürüyordu bakıştığımız yollarda..
başrollerini paylaştığımız bir oyundu hayatlarımızın özeti..
repliklerimiz birbirimizin devamı gibiydi ve ayna tutuyordu sanki yaşanmışlıklarımıza..
bende bıraktığın bakış sende unuttuğum bakışın yansıması gibiydi..
gözlerimde hüznün vardı..
gözlerinde hüznüm vardı..
bir yansımaydı bu bakışmalar..
ışığı hüzne vuran..

İpek Sindelışık

27.7.11

merak ediyorum

Merak ediyorum... Agladin mi benim kadar, benden gittiginde? Hangi geceydi en cok sesimi duymak istedigin? Kimin kokusuydu acaba beni hatirlatan... yurudugumuz sokaklarda adimlarimizin uzerinden yeniden gecerken, andin mi izlerimizi? Gorebildin mi sen de bana benzeyen birini, bakabildin mi eskittigim gozlerine aynada? Kulagina fisildayan sarkimiz seni de goturdu mu bizli saatlere zaman zaman? Hangi andi en cok ozledigin ve geri getirmek istedigin? Merak ediyorum... Yasamaktan vazgectin mi bensiz anlarinda, kendini kaybettin mi yeniden bulamamacasina? Boguldun mu sen de icki siselerinde ararken gulumsemelerini... Her kayboldugunda, belirdi mi umidi gelecegimin? Ellerin titredi mi senin de yerli yersiz... Bekledin mi benim kadar? Sayikladin mi? Yalvardin mi ruyalarina bir saniyeligine bile olsa gormek icin beni? Acaba sen hic kendinle pazarliga girdin mi ben pahasina? Oldun mu hic defalarca ve her seferinde geri gonderildin mi? Merak ediyorum... Benim kadar sevdin mi? Sevip sevip yitirdin mi?
Ipek sindel 28.7.11

25.7.11

3

Uc gundur taniyorum seni... Erken saatlerden gun bitimine kadar bekliyorum. Hep ol istiyorum. Her saniyesi dolu dolu gecsin bu tanismanin...
her tanisma yeni bir sen getiriyor yanima.. Sonra birseyler oluyor..
3 gunde anliyorum... uzun zamandan beri burdasin, onca zamandir yanimdasin... Aslinda hic olmamissin ama varmissin... okuyarak basliyorum gormeye seni... Her sayfanda benim cumlelerim, kitaplarca bensizlik... Kelimelerin devrik, sonu yok siirinin... Ardindan duyarak goruyorum seni... Kendini teslim edislerinden anliyorum ki, onceki hayatimdan yarim birakilmis bir aliskanlik gibisin... Tanidik, bildik, ozlenmis... Okudukca hatirliyorum... Duydukca tamamliyorum sensizlikleri... Ve birden anliyorum ki, uc gunde seviyorum herseyini... bugun susalim otuz sene unutamam seni!

IPEK SINDELISIK

18.7.11

BEN'DE


…Tabi aklına gelmem senin… bütün anılar bende… öyle bir teslim almışım ki bütün bizleri, sana kalmamış en ufak bir an… her şey bende yaşanmış, bende saklanmış… hatırlayan ben, özleyen ben, bastığın yerlerden geçen ben, unutan sen… adımlarımı adımlarının üzerine öyle bir oturtuyorum ki yürürken, yerini senden başkasının doldurması imkansız… hep bende anılar… hep yaşamımda, en yakınımda… ne bir ayak izim var bastığın yerlerde, ne kokum yastığında… ne sokağından geçmişim, ne de dokunmuşum soluduğun nefese… hep benim penceremden bakmışız bilinmezliğimize… ben unutmamışım, ben susmamışım…  Bakmasam senin kendini gördüğün aynama, yürümesem geçtiğin koridorda, uyumasam, gözlerimi hiç kapamasam o ortak karanlığa, aldırış etmesem sen yankılanan duvarlara… unutur muyum seni? Oysa  sen… Tabi unutursun beni… bunları hiç hatırlamadın, hiç anmadın ki… ben onca beklerken, sen beni hiç anlamadın ki…
İpek sindelışık
19-07-2011

13.6.11

ADAK

saatler nefesini tutardı seni beklerken... hep birlikte bakardık dönüşüne... saatler, ben ve senden arda kalan avuntular... ellerimizde mevsimlik umutlar olurdu... özleminin yerini alırlardı bir süreliğine... geleceğin güne adanırdı bütün adaklar... her karanlık, imzasıydı yalnız bıraktığın gecelerimin... güneş, hüznü olurdu gelmeyişlerinin... ne zaman gökyüzüne bakıp seni beklesem bir yıldız kayardı... o kadar belirgindi ki boşuna beklediğim, yıldızlara bakıp ağlardım... tıkanırdı cümlelerim, gökyüzüne bakmaya korkardım... bütün saatler durdu şimdi... güneş çoktan battı...  bütün yıldızlar kaydı... elimde sadece mevsimlik hayal kırıklıkları kaldı... hala döneceğin güne adıyorum özlemlerimi... gelmeyeceğin bütün ömürler için özlüyorum seni...
14.06.2011
ipek sindelışık 

19.5.11

TARİF

hiç bu kadar özlememiştim seni… çünkü hiç bu kadar yoktun ve hiç bu kadar olmamıştın… başlamamış ve bitmemiş sanki…
hiç bu kadar susmamıştım içimdekileri… çünkü ne karşımdaydın böylesine, ne de uzaktaydın… çoklarından utanan, azlarından kaçan içi dolu cümlelerim vardı oysa, susa susa söyleyeceğim… ama yorgundu çığlıkları, geride kalmışlardı… sadece benim duyduğum, sadece yutkunduğum, hem benim olmayan, bir o kadar da benim cümlelerim… ya çok erkendi her şey için, ya da çok geç şimdi…
satırlar dolusu sustuğum ve yıllarca en özlediğim gecelerden birindeyim şimdi… aslında gecelerden birindeyiz belki…  çünkü aynı karanlık kapatacak yine gözlerimizi… aynı özlem, aynı susmak sabahlatacak yine bütün vazgeçişleri… yıllardır olduğu gibi…
çığlık çığlığa özlemek istiyorum seni…
ama öyle ‘’gitmek” öyle “susmak” ki tarifin, ne özleyebilirim ne de konuşabilirim artık seni…  
ipek sindelışık

5.5.11

ÜÇ KURUŞLUK SEVDALAR...

Bütün yüzler eskilerden bakmaktaydı… o günlerden, o anlardan… bir uçurum kenarından…  eski bir parfüm kokusundan… belki de tek başına yürüdüğüm o sokaktan… gelirdin bazen… giderdin aniden… bu anlamsız tekrarlarda boğulurdu yüreğim… ama bilirdim hep aynı aydınlıktaydı gidip gelişlerin… kilitliydi bir yanın çoğu zaman… hep bilinmez, hiç anlaşılmazdı… birgün gittin… günler ayları kovaladı, aylar mevsimlerin ardından koştu durdu… yıllar kaldı geride yerli yersiz… bazen özlem koktu, bazen nefret… kimi zaman nefret yağdı aramıza, kimi zaman umut damlaları tuttu ellerimi senmişsin gibi… alıştım gidişine… kabullendim… bazen de unuttum seni… her ne olduysa, geçip giden yitirilen her neyse, değeri vardı birşeylerin… eskilerden bakan bütün yüzlerin,  kırmızıydı tek rengi… gerçekti… aradan yıllar geçti… aradan aşklar geçti… paragraflarca, dizelerce;  yazılar, şiirler yürüyüp gitti… ve… aşkın üç kuruşa düştüğü zamanlardayız şimdi… kırmızılar siyaha dönmüş, şiirler ölmüş, mevsimler bitmiş… eskide kalmış her şey… ayın karanlık yüzü gelmiş oturmuş yüreğine sevdaların… üç kuruşluk sevdaların… gözyaşlarıyla sulanan o ömürlük sevdalar, yalana siyaha bırakmış yerini… ne bir koku kalmış burunda tüten, ne bir şarkı tutulmuş hatırlandıkça dinlenen…  ömür bitmiş… sevdalar tükenmiş… bunca kötü, bunca karanlık varken, acaba şimdi, sen bu üç kuruşluk sevdaların neresindesin sevgilim? 
6-5-11
İpek sindelışık